MALIN GİBİ İÇ BE TALİP AGA:
- Hasan Parlar
- 8 Şub 2021
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 10 May 2021
*** Taşköprü’de göl taşmadan önce (1962 öncesi), köy önü açık mera, akar kenarındaki beş dönümlük tarlalar bostanlık, akar kenarlarındaki söğütlükler taa çatala kadar gidiyor. Bostanlarda dört direk, üstü kamış kaplı gölgelikli çardaklar. Yaz ayları, orta yer sıcaktan kavruluyor, gençler, orta yaşlılar, kadını erkeği, çoluk çocuğu harman yerlerinde, düvenle harman yapılıyor, en az 2 - 3 ay sürüyor harman, yeni yeni patos makinaları çıkmaya başladığı dönem.
Korucu İbrahim ile Ebelerin Süleyman’ın evlerinin aradan varılan, Akarın (Akarçay) üzerinde ipli kayık var. Akarın öteki yakasına, bostanlara ve harman yerine kestirmeden gitmek için, yoksa taa köprüden dolaşılacak. İpli kayık, akarın iki başından kazıklara iplerle bağlı, düz taban kayıklardan. Kayığın içi her zaman kuru olmaz, kalafat yerlerinden su aldığında, bu suyu boşaltmak için de, faraş benzeri, el yapımı, tahta kepçe ile zaman zaman temizlenirdi.
Dilaver Zobu’nun iki oğlu, Mehmet ve Yusuf daha yeni yetme çocuklar. Sonraları, delikanlı döneminde çok çalışkan ve çok iş yaptığı için Mehmet’e Kara Bela lakabı takılmıştı, Mehmet Kara Bela olunca, sarışın olan Yusuf’a da Sarı Bela adı kalmıştı... Mehmet ve Yusuf, harman yerine öğle yemeği götürüyorlar ipli kayıkla, Yusuf elindeki tencereyi, kayığın omurga desteklerinin arasına bırakıyor, karşıya geçmek için, uçtan ipi çekmeye başlıyor. Kayık hızlanıyor, akıntının etkisiyle göle doğru hafif bir kavis çizerek, arkası savrularak, karşı kıyıya yaklaşıyor. İlerleme hızıyla karaya vurunca, aniden durma neticesi, yeşil mercimek yemeği tenceresi yan yatıyor, yarısı boşalıyor. Hay Allah… Harman yerinde yemek bekleniyor, geri dönülmez bir yolda… Hemen, tahta kepçeyle dökülenleri, birazda kayığın içindeki suyla beraber tencereye dolduruyorlar. Hiç bir şey olmamış gibi harmana götürüyorlar, harman şartları, herkesle beraber, kendileri de yiyorlar, Afiyetle…
*** Aynı dönemde, Kamatar (Arif Becerir) ile Devlet (Ali Osman Doyran) gençlik zamanları, herkes işte güçte ama bunların pek imkanları yok, tarla, bahçe yok. Akar boyunda dolaşıyorlar. Bostanların oradan, akar kıyısından değil de, arka yol taraftan geçiyorlar. Pipici’lerin tarlada karpuzlar kocaman kocaman olmuşlar, Pipici Arif çalışkan, traktörü çekiyor akar kenarına, santrifüj pompaya bağlayıp iki üç günde bir suluyor, hemen yanında Talip Parlar dedenin bostanı var, karpuzlar daha küçük, en büyüğü orta boy. Pipicinin horanta kalabalık, bahçede insanlar var. Talip dede ortalıkta görünmüyor akar tarafında olmalı, Geçerken Talip dedenin bahçeden üç beş tane karpuz koparıyorlar, ağır ağır gezerek, ipli kayığa geliyorlar, köy tarafına geçiyorlar, sıcağın altında, şapkalar başlarda, sallana sallana çeşmenin oraya geliyorlar. Sıcaktan, ortada birkaç arı vızıltısından başka ses yok, hayat durmuş gibi. Bir saman arabası geçiyor, karpuzları arabacıya satıyorlar, Uzakta karaağacın oralarda, karasuyun kenarında büvelek tutmuş birkaç dana koşturuyor. Oradan Zülkade İnge yengenin dükkana uğruyorlar, karpuz paraları ile iki paket ‘’birinci’’ (Belki Bafra) sigaradan alıyorlar.
Bir gün sonra gene Talip dedenin bostana gidiyor bizim kafadarlar, Talip dede bostanda yalnız, çoluk çocuk harmanda, çardakta Talip dedenin yanına oturuyorlar. ‘’Nasılsın, ne yapıyorsunuz’’ falan derken Kamatar, ‘’Talip aga be, gel birer cigara yakalım’’ diyor. Akşam annesinin dükkandan aldığı paketi çıkarıyor ortaya, ‘’ olur be Arif ver bakam ’’ diyor, içinden de ‘’ bu Arif iyi çocuk be yaa, hatırnaz, cömert ‘’ diye geçiriyor. Kamatar, sigarayı Talip dedeye uzatırken sesleniyor ‘’ Malın gibi iç be Talip aga , malın gibi iç…’’
(Yeni aramızdan ayrılan Ali Osman Doyran ve tüm ölmüşlerimize Allahtan rahmetler diliyorum)
Ek resimde Talip Parlar dede ve eşi Ayşe nine ile torunlarından İsmail Parlar (o zamanlar Öğretmen Okulunda öğrenci)

Comments