MUHACİR YEMEKLERİ HİKAYELERİ
- Hasan Parlar
- 9 Şub 2021
- 2 dakikada okunur
*** Somuncular; Menemen, İzmir, Maltepe’ye yerleştiklerinde, bir gün evlerinin önüne bir seyyar manav gelir. Fatma Somuncular (Parlar) daha 12 yaşlarındadır. Doyranlar'da dört senelik okulu, yarım gün Bulgarca, yarım gün eski yazı (Arap alfabesi) ile okumuştur, senelerce kullanmayınca, Bulgarcayı unutmuştu, Türkçe alfabeyi, Taşköprü'de eltisinin çocukları kursa giderken, onlardan öğrenmişti. Maltepe de, annesi, Vahide nineyle beraber, Manavda elmaya benzer, kırmızılı, yeşilimsi bir meyve de vardır. Bulgaristan'da görmemişlerdir. Ondan da birkaç tane alırlar. Eve varınca bu meyveden birini eline alır ve elma gibi ısırmak ister, ‘’Ana be bunların hiç tadı yok, olgunlaşmamış bunlar’’ der. Vahide nine kızar, bilmediğin şeyi niye alırsın diye, git at onları çöpe der.
Aldıkları meyveyi çöpün yanına bırakır. Eve gelir, İzmirli yan komşularının da aynı meyveyi aldıklarını görür. Sorar bu meyve nedir? Isırdım, hiç tadı yok der. Komşu teyze güler, ‘’ayy güzel kızım, elma gibi yenmez, kesersin, içinden kırmızı, sulu taneleri çıkar, onlar yenir, çok güzeldir’’ der, adı da ‘’Nar’’ der.
Koştura koştura çöpün yanına gider ama çocuklar narları paylaşmışlar, parçalamışlar, kırarak yiyorlar. Şaşkın bir vaziyette eve döner. Vahide nineye anlatır. İlk defa Nar ile tanışmaları böyle olur. (O zamanlarda her meyve mevsiminde ve üretildiği bölgelerde bulunurdu, Deliormanda çay, zeytin, nar pek bilinmezmiş - Türkiye'de de çay üretimi 1940 yıllarında başlar, 1960’lardan sonra tüketim yaygınlaşır.)
*** Taşköprü'ye yeni yerleşildiği zamanlardır. Zobulardan Dilaver aganın yolu bir gün Afyon’a düşer, İlk yıllar hem yabancılık, hem maddi sıkıntılardan, hem de o devirde çok sık dışarda yemek alışkanlığı olmadığından, pek lokantalara gidilmez, yolculuklarda azık hazırlanıp yola çıkılır.
Çarşıda gezerken bir lokantaya girer, yemeklerin önünden geçerken gözucuyla yemeklere bakarak bir masaya oturur. Gençten bir garson gelir, Masada servis açılır ve garson sorar: "Ne yemeği vereyim amca" der (Ne vereyim abime ?). Dilaver aga gayet kendinden emin bir şekilde ‘’Iştır ver be uşaam’’der.
Garson anlamaz bir suratla Dilaver ağaya bakar, ’’Ne, ne?’’ diye sorar, Dilaver aga tekrar ’’Iştır be uşaam, Iştır’’ Garson gene anlamaz… Dilaver aga;‘’ Var işte orda be ya…’’ der.
Garson; amca gel tezgahta göster der. Dilaver Aga kalkar ‘’İşte bu be yaa’’. Garson; ‘’Hay Allah amca, Ispanak desene ya…’’
(Iştır aslında Marmara bölgesinde yetişen yabani ıspanaktır ama Doyranlar'da yemeğine ‘’Iştır’’ derler. Taşköprü de birde Labada vardı. Elveda Rumeli dizisinde de sıkça adı geçerdi, (Bazı bölgelerde Evelik ya da Efelik diye bilinir) Korunaklı bahçelerde sulak ve gölge kısımlarda kendiliğinde yetişirdi. Kara lahanadan da daha güzel yemeği olurdu, biraz daha pazıya benzer, bilmiyorum bahçelerde hala var mıdır?)
Comments