İLKOKUL'DA YAŞAR HOCA'NIN DAYAĞI:
- Hasan Parlar
- 6 Şub 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Haz 2024

İLK OKULDA YAŞAR HOCA’NIN DAYAĞI:
Geçen günler de ‘’Taşköprüden okul hikayeleri’’ diye bir yazı paylaşmıştım. Muzaffer (Taşel) hocanın tahta cetvelle, parmak uçlarımıza vurarak attığı sıra dayağını anlatınca, yorumlarda hemen Yaşar hocanın dayağı gündeme getirildi. Bizimkisi çok basit kalır onun yanında. Eee… hafızalara yer eden bu hikayeyi yazmazsak, hikayenin hatırı kalır.
Bizler İsmail ve Vicdan Akyürek hocalardan mezun olduktan sonra gelen hocalar, geçmişteki hocaları aratır durumda olurlar. Taa ki Arife- Mehmet Göksu hocalara kadar…Önce İbrahim Çelikkanat, vekil hoca diye biri gelir, affınıza sığınarak, biraz çatlaktır… Derste, sorduğu sorulara doğru cevap verenleri şamarlar. (Ayı yavrusunu severken öldürür hesabı…).Dereçine’li Muzaffer Bilge ve birde Yaşar (Gündoğdu) hoca gelir…Muzaffer hoca'nın kırmızı renkli java motosikleti vardı ve Dereçine'ye sabah akşam gidip gelirdi. Yaşar hoca, Tevfik Özer'lerin evde iki göz odada kalırdı. Her gün iki öğrenciyi evini süpürsünler diye evine yollardı
Yaşar hoca uzun boylu, yakışıklı bir adamdır aslında. Ama olur, olmaz her sebepten öğrencileri döver. Öyle kulak çekme, şamar atma değil, tekme tokat. ( Hocam nedir bu? Karşında ki 9-10 yaşında çocuk yaa…Bu nasıl Öğretmenlik, bu neyin kini, neyin hırsı?). Asabi bir yapısı vardır. Derste kızdığı vakit kürsüde başını iki eli arasına alır, derin derin nefes alıp verirdi diye anlatırlar.
Günler içinde gözü, yüzü morarmış çocuklar olağan hale gelir. Sanırım 1971-72 öğretim yılı olmalı, Muzaffer hoca (1-2 ve3)’lere ders verir, Yaşar hoca birleştirilmiş sınıflardan (4 ve 5)’lerin dersine girmektedir. Mustafa (Parlar) da dördüncü sınıftır…
İlkbahar ayları olmalı, sebebini bile tam anlamaz çocuklar. Öğle paydosunda Muzaffer hoca ile grup oyunu, bir eşarpla kovalamaca ve sırtına vurma şeklinde oyun oynamışlardır. Sekiz kişiyi tahtaya kaldırır, diğer sekiz kişiyi yarın döğeceğim diyerek, ayaktakilere paldır küldür, tekme tokat girişir, düşenleri, sakınanları kaldırır yine vurur, yoruluncaya kadar…Raviye Kula, Hayriye Demirelli, Saime Berberler, Hatice Doyran, Cemal Somuncular ve Nasuh Aksoy hatırlananlar. Cemal’in yere düştüğünde kafasına bastığını söylerler, Nasuh en son sıradadır, iki tokat yiyince burnu kanar, onu akar boyuna gönderir, yüzünü yıka gel diye… Çocuklar akşam eve gider perişan halde, suratları morluklar içinde…
Olay duyulur, muhtar (Hilmi Berberler olmalı) ve yaşlılardan birkaç kişi hocayı köy odasına çağırırlar… Okulda çocuğu olmamasına rağmen en yüksek ses Halil Bellek (Tepeli)’ten gelir, ’’Yaşar Hoca senin derdin nedir, ne yapmak istiyorsun, bu çocuklar da insan evladı’’…Yaşar hocanın üstüne yürür…
Mustafa da eve gelince olanları anlatır. O günlerde evlerinde Büyük ablası (Hatice) ve eşi (Hilmi Öney), İstanbul’dan gelmişler, misafirdirler. Sabah kahvaltıdan sonra Hilmi enişte ‘’ Şu Yaşar hocayı bana bi gösterin, tanışalım’’ der…
Çocuklar öğle yemeği için gelmişlerdir. Mustafa: ‘’birazdan okula gitmek için bizim evin arkasından geçecek’’ der. Hilmi Enişte hemen ayaklanır, Kayınvalidesi de ayağa kalkar, damadının niyetini anladığından ‘’Hilmi, otur otur, bulaşma der… sonra çocuğa takar, uğraştırır’’… Hilmi Enişte’de boy, pos Yaşar hocadan aşağı kalmaz. Giyer ceketini, ayakkabılarını, kayınvalidesi de peşinden. Annem dış bahçe kapısının sürgüsünü sürer kapatır, önünde durur gitmesin diye. Eniştem, yaklaşık bir buçuk metre kerpiç duvar üzerine kollarıyla kendini çektirir ve hop, Hüsnü Eniştenin evin yan tarafından dışarıya atlar.
O sırada Yaşar hoca da evin yanına gelmiştir. Eniştem hocanın yanına gelir. ‘’ Yaşar hoca sen misin? der. Yaşar hoca hiç tanımadığı biri önüne çıkınca şaşırır. ‘’evet’’ deyince, ceketinin yakasına yapışır… ‘’ Sen bu çocukları niye dövüyorsun?...Sende hiç vicdan yok mu? …Köyü sahipsiz mi sanıyorsun amk…. ‘’ Hoca yan yan kaçar gibi uzaklaşmaya çalışır, kem küm anlamsız bir şeyler geveler…
Öğleden sonra ders başlamadan önce, Yaşar hoca Mustafa’yı öğretmenler odasına çağırır. Çocuk korkuyla gider, içinden ‘’İşte şimdi sıçtık, bugün sıra bende…’’ diye düşünür. Hoca sorar: Misafiriniz mi var, senin neyin olur, nerden geldiler, ne iş yapar…? Mustafa cevap verir… ‘’sen derse gir’’ der gönderir.
Sonra; Yaşar Hoca bir daha öğrenci dövmez…Daha sonra da Taşköprü’ye damat olur…
Comments