top of page

GÖÇMENLERİN (MACIRLARIN) KONUŞTUĞU YÖRESEL BAZI KELİMELER:

RUMELİ’NİN (Macırların) KULLANDIĞI YÖRESEL BAZI KELİMELER:

aadılmak: yaslanmak, abanmak aba: kalın kumaş, mont abba (ağababa): dede açıkağazlı: söylenenleri anlamayan,tepki göstermeyen aga: abi ağda: pekmez ağlanmak: şikayet etmek ağnımak: yatıp yuvarlanmak (eşeklerin yaptığı eylem) ahretlik: evlatlık akçabardak: kardelen çiçeği akına: saf,öz alatlamak: acele etmek alma: elma amsalak: ahmak anlatmak: sohbet etmek anteri (entari): gömlek arabartı: savurgan aşlak: kötü, fena aşlama: armut aşrı: uzak avlu: evin, okulun,iş yerinin çevresindeki bahçe kısmı avrik: patavatsız ayak yolu: tuvalet ayaz: aydınlık aydamak (haydamak): sürmek ayla: galiba aymana: tembel bahşiş: hediye balay: keşke balton: palto bandirik: zora gelemeyen, nazlı bardak: testi bayınga: nazlı bayır: yokuş bedasıl: çirkin belemek: kundaklamak belinlemek: uykuda sıçramak besleme: evlatlık beygir: at bıcı: kaz yavrusu bıcınmak: incinmek (el, kol, bacak) bıdi: ördek yavrusu bıldır: geçen sene bırkalamak: karıştırmak, kurcalamak (bızıklamak) bilazer: Brader,erkek kardeş, Razgrat tarafta çok yakın arkadaş bokluk: çöp, çöplük borana: çılbır bostan: karpuz (kavun,karpuz tarlası) brantı: hurda bulanmak: kirlenmek burkan: kavanoz camız: manda cingilbaş: takla çapar : sarışın çilli suratlı. Çardak: Gölgelik çatrık: dörtyol ağzı çekişmek: kavga etmek çember: başörtü çetin: dayanıklı çıbı: hoşt çığırmak: çağırmak, davet etmek çiten (çöten): küfe, sele çotuk: kütük çönmek: üstüne çullanmak çöplü: arasına yün doldurulmuş iki kat kumaştan dikilen kışlık şalvar çövdürmek: işemek çövmek (çövünmek): zıplamak çükündür: pancar dada: bebek dakılmak: kovalamak dalamak: (köpek için) ısırmak darılmak: azarlamak dimi: sırf yünden dokunmuş kumaş diren: dirgen, çatal, yaba dolaşmak: ziyaret etmek don: şalvar dudu: kardeş dumarlanmak: nezle olmak dürmek: katlamak ekin : buğday ekti: görmemiş, sonradan görme elander: ne zamandır. emecek: emzik encek: yavru engin: güzel, kıyak enikonu: ciddi ciddi, harbi falfara: sözün nereye gideceğini düşünmeden konuşan fışkan: ince ve esnek dal (dayak atmakta kullanılır) fıydırmak: atmak Firon: yaramaz futa: önlük gacı: sevgili, manita geçinti etmek: gizlice şikayet etmek geçirmek: yolcu etmek gege: kanca geveze: mızmız geycik (gercik): süs gırnata: klarnet gıygı: keman gicikli: uyuz gidişmek: kaşınmak gobalaklamak: yuvarlamak gocuk: içi kürklü palto, mont godik: eşek yavrusu, sıpa gogu; çocukları korkutmak için kullanılan canavar. gorgor: her konuda önplanda olmak isteyen, öne çıkan göregör: her bağlamda başkalarından gördüğünü yapan, taklitçi gözer: büyük kalbur gözletmek: gözetlemek guguçuk: kumru gübür(gübre): çöp gündöndü: ayçiçeği güvee (güveyi): damat hacıbuba: kırlangıç haçan: madem halaşa: hantal at halva: helva hampa: hantal hayta: it, (mecaz) serseri hepten: tamamen humayın: patiska gibi sarımtırak renkli kumaş ırgalamak: sallamak ısmık: sümsük, sünepe ıştınmak: konuşmak Iştır: Ispanak iğliz: kendini bırakmış tembel kişi ilenmek: beddua etmek ilkyaz: ilkbahar inge:yenge inser: çivi iskirmek: birinin aleyhine doldurup saldırtmak isle (islah): iyi işkillenmek: şüphelenmek işlemek: çalışmak kabara: raptiye kaçmak: koşmak kadın: güzel kakavan: boşboğaz kakırdamak: soğuktan tir tir titremek kalan: artık, bundan sonra kalpazan: Tembel, boş duran karamık: böğürtlen karayaz: esmer karşılamak: ağırlamak kaşkaval: kaşar peyniri katık: kaymak kavi: sağlam, güçlü kelek: kavun kenef: ayakyolu, tuvalet kerat: Çarpım cetveli keşirlik: çalılarla kaplı ve sapa yer kezlemek: nişan almak, gözüne kestirmek kıfı: komik kırkma: perçem kırkmak: (tüy ya da saç) kesmek kırlatmak: birini canından bezdirip bir mekandan kaçırmak kırvat (krevat): yatak kıti: tavuk, (mecaz)beceriksiz kişi kıtiklemek: meşgul olup oyalanmak ama ortaya bir iş çıkaramamak kirez: kiraz koca: büyük kocabuba: dede koçara: mısırların saklandığı kulübe, (mecaz) dağınık yer kolaç: küçük çörek kolluk: bilezik kombak: takla kombaklanmak: takla atmak kopil: müslüman olmayan azınlık çocuğu, (argo) fırlama. kopoy: av köpeği, (mecaz)serseri kosa: tırpan koşalamak: kovalamak kotika: el arabası köse: kısa boylu, sakalı bıyığı çıkmayan kösteklenmek: ayağı takılmak kral: akasya kubarmak: şımarmak, kabarmak kuduğru: tahmini kulazlamak: görücü usulü evliliklerde arabuluculuk yapmak, soruşturmak. kuli: tay kumpir: patates kurka: ceket kürtün: kar fırtınası loşumak: mayışmak, uyuklamak löpen: şişman ve hantal kişi macır: muhacir makak: baston malay: mısır ekmeği mamil: cıvık çamur manca: yemek mari: kız, bayan markuç: hortum mavurlu: buruk tadı olan. maytap geçmek: alay etmek, dalga geçmek meci: imece meçik: davul tokmağı mekere: sıska memişhane: ayakyolu, tuvalet mendil: başörtü mısmıl: iyice, adamakıllı, düzgünce mışkırmak: kızarak kendi kendine söylenmek mihor: alkolik misir: mısır miskin: pis, kirli mişmaş: menemen yemeği mogu: sürekli homurdanan asık suratlı kişi molik: kalın sopa, çoban sopası mora: ince ipten dokunmuş kumaş Morku: Havuç mos: asık suratlı namazla: seccade narin: iştahsız oranda: hane halkı (horanta) otalamak: zehirlemek paadı (pardı): değnek pabıç: terlik paklamak: temizlemek pala: örtü, battaniye palaçor: dağınık, düzensiz (kişi) pali: köpek yavrusu pança: avuç pançalamak: avuçlamak

papır: hasır otu parpıllamak: közde pişirmek patırda(n)mak: söylenmek patırdak: motorsiklet paysınmak: kovalayıp dayak atmak pazı: yufka peçka: ocak, soba pelik: saç örgüsü penez: sahte altın pesmet: yağda kızartılan hamur, peksimet peşkir: El havlusu pıçı: oğlak pıngaç: kurnaz pıti: yumurta pıtpıdik: bıldırcın pıtret: fotoğraf pide: börek pimpirik: her şeyden nem kapmak, şüphe pipi: hindi (pıy pıy) pişikmek: mızıkçılık etmek, yarı yolda bırakmak piyazlamak: koruyup desteklemek, nazlandırmak pootuk (portuk): kof poporos: kalın sarılmış tütün püsür: tembel sağyağ: tereyağ salmak: havlamak samut: kulakları iyi duymayan demek olsa da salak anlamında kullanılır sarmaşmak: sarılmak savaşmak: uğraşmak savulmak: çekip gitmek saya: ağıl sayvant: kenarları açık, yüksek tavanlı yapı sefte: ilk defa seki: iskemle,sandalye seme: sersem senişmek: solup buruşmak (daha çok bitkiler için kullanılır) sergen: raf seslemek: dinlemek sıbıtmak: atmak sırnaşmak: alışmak sınmak: bıkmak sızdırma: kavurma sini: sofra, yer sofrası soğukluk: hoşaf

somak: suratın çene, dudak ve yanak kısmı (somak şişirmek: somurtmak) somun: ekmek sosal: büyük fare sövmek: küfür etmek. susak: içi boş süs kabağı sündürmek: çekip uzatmak sünecek: lastik Sünter: sapan, çatal ağaç dalına lastik takılarak yapılan atacak. süreeç: bulaşık bezi

süsmek: tos vurmak

süven: kazık

şantik: şırfıntı

şapita: bulunduğu yerde eğreti duran nesne

şapşak: maşrapa

şaşbeş: şaşkın

şıvşırmak: tıka basa doldurmak.

şefteli: şeftali

şelâke: üstte eğreti duran ince giysi

şılak (ışılak): parlak

şivşelemek: birinin aleyhine doldurmak

şopar: çingene çocuğu, şımarık

takaza etmek: başının etini yemek

taliga: at arabası

taraşlamak: yiyecek bir şey bulmak için karıştırmak

tarator: cacık

tarcık: deri torba

te: işte

tekerlenmek: yuvarlanmak

tentene: dantel

tete: teyze

tezpişti: un helvası

tıkız: sert

tılsım: sihir

tii: evet

titiz: sert, asık suratlı

tokat: geniş avlu dış kapısı

toparlak: yuvarlak

trampa etmek: Değiş tokuş

tuyan (tuğyan): şişman

ufanmak: yorulmak

uğratmak: kovmak

uğur: yan, yön

ummak: canı çekmek

urba: takım elbise

uşak: çocuk

uyuntu: uyuşuk ve tembel kimse

uzakanne: anneanne

ünüklemek: boğazlamak

varerim (vareyerim): geliyorum.

yağlık: mendil

yalabık: kaygan, pürüzsüz, parlak

yansılamak: taklit etmek

yanpiri: dengesiz,eğik duran.

yantiri: ortalığı karıştırmak için her söylenenin tersini söyleyen, nifakçı

yaprılmak: yassılmak, düzleşmek

yaslanmak: ağlamak

yavan: katıksız

yavuklu: sevgili

ye,ya: evet

yılık: şaşı

yiğin: hafif

yinti: yiyecek

yörük: yarış atı

yudum: lokma

zabın: zayıf, çelimsiz

zamane: yeniyetme gençlik

zatı: zaten

zeer (zahir): tabii, elbette

zem etmek: dedikodu yapmak

zerdeli: kayısı (zerdali)

zığın: genç erkek geyik (ceylan)

zıgıcılık: cimri

 
 
 

Comments


©2021, Hasan Parlar tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page