top of page

DELİORMAN PEHLİVANLARI

Güncelleme tarihi: 5 Oca 2022

Deliorman, Bulgaristan'da Rusçuk, Razgrad, Silistre, Şumnu ve Dobriç şehirlerini kapsayan bölgeye verilen isimdir. Taşköprü sakinlerinin hepsinin geldiği köylerin tamamı bu bölgededir. Ve bilirsiniz sanırım Deliorman pehlivanlarıyla ünlüdür. Osmanlının son zamanlarının ve Cumhuriyetin ilk yıllarının Kırkpınar başpehlivanlarının çoğu bu bölgeden çıkmıştır. Koca Yusuf en meşhurlarıdır ve Karalar köyü doğumludur. (Ilgın Reşadiye köyü karalar köyü göçmenleridir), Kurtdere'li Mehmet Çobanköy - Tırnova’lı, Hergeleci İbrahim Ezerce köyü -Razgrad'lı, Kel Aliço, Kara Ahmet, Filiz Nurullah, Katrancı Mehmet, Kara Osman pehlivanlar bunların meşhurlarıdır ve hepsinin tefrikaları Murat Sertoğlu'nun ve Eşref Şefik’in kitaplarında bulunabilir. (Eski tercüman gazetesinde, Murat Sertoğlu’nun tefrika güreş yazılarını, arkası yarın gibi takip ederdik)


Doyranlar da güreşle ilgilenen Zobu Ali vardır. Yirmili yaşları geçtiği zamanlarda düğünlerde, panayırlarda yağlı güreşlere katılmaya başlamış ve yeni yeni isim yapmaya başlamıştır. Güreşe tutkuludur, pek işle güçle fazla ilgilenmez. O sıralarda yönetimde Bulgar hakimiyeti olduğundan güreş meydanlarında da Bulgarların sözü geçmeye başlamış ve bunu propaganda malzemesi olarak kullanmaya başlamışlardır. Bölgede en tanınmış, yenilmez olarak bir Bulgar pehlivan vardır fakat yaşı biraz ilerlemiştir. Zobu Ali dayı daha yeni isim yapmaya başladığı için, yakın köy Yusufhanlar'daki panayır güreşlerinde Zobu Aliyle güreşmek isterler.


Bulgarlar, böyle yeni çıkan Türk güreşçileri daha palazlanmadan ezerek piyasadan silmeye çalışırlar. Ali dayının öyle çetrefilli işlere pek kafası basmaz, gençliğin verdiği cesaretle teklifi hemen kabul eder. Güreş günü gelir, bir kenarda Bulgar güreşçinin hocası bizim Ali dayının yanına gider, biraz uyarı biraz tehditle, zaten yenemeyeceğini ama yenerse onun için iyi olmayacağını söyler, Ali dayı pek oralı olmaz. Davullar çalar, cazgır bağırır, pehlivanlar kıspetlerini giyerler, yağlanırlar… Güreş el enselerle başlar, giriş faslından sonra kollar bağlanır, ilk güç denemeleri, karşılıklı yoklamalarla devam ederken, Ali aga tekten kaptığı gibi Bulgar pehlivanı boş düşürür, Bulgar toplanıncaya kadar, Ali aga bastırır ve güreşi bitirir. Ali agada bu kadar çabuk kazanacağını düşünmemiştir ama kazanmıştır. Bulgarlar toplanır giderler. Ali aga çok mutludur, o geceyi Yusufhanlar'da geçirir.


Bir gün sonra, Doyranlar'a dönmek üzere yola çıkar, bazen bulabildiği yerlerde at arabasıyla, bazen yayan, sekiz kilometrelik yolu giderken, bir sapa yerde Bulgar kopilleri bunu yalnız kıstırırlar, ne oluyor demeye fırsat bırakmadan, üşüşürler başına, ellerinde sopalar, vururlar sırtına, bacaklarına, kollarına… öyle böyle değil, öldüresiye bir dayak…artık tamam bu öldü diye yolun kenarında bırakıp giderler.


Kendine geldiğinde, kendi evindedir. Birileri görmüş, tanımışlar ve evine getirmişlerdir. Keçi derileri, etlerle sarıp sarmalamışlar. Vücudunda , kaburgalarında kırıklar, 4-5 ay kıpırdamadan yatar, eski formunu bulması zaman alır. Kafaya koymuştur, artık bu memlekette bize ekmek yok der, ilk göç fırsatı gelir, 1939 yılında, köylüleri Somuncular’la Türkiye’ye göç ederler. İzmir, Menemen, Maltepe'ye iskan edilirler. Türkiye'de de güreşleri takip eder. Konya da güreşler olduğunu duyar, atlar trene Konya'ya gider, birkaç güreş yapar, elenir. Dönüşte Akşehir'de kalır, burada köylülerinin Taşköprü'de olduklarını öğrenir, Hemen İzmir'e döner ve ailesini'de alıp, Taşköprü'ye yerleşirler…


Aradan yıllar yıllar geçer, başka yağlı güreşçi çıkmaz ama karakucak güreşte yine Zobulardan Mehmet Zobuoğlu (karabela) güreşçi yapısı vardır ama sadece arkadaş ortamlarında güreş tutar. Ali aganın torunu Kazım Demirelli, delikanlılığında biraz zıpır delikanlıdır. Güreşçi değildir ama sağa sola sataşmayı, el şakaları yapmayı sever. Gençler akşamları merada top oynarlarken, Afyondan balık almaya gelen birkaç kişi vardır, bunlara takılır, haydi güreşelim der, birisiyle kapışırlar, Afyonluyu yener. Artık havasından yanına yaklaşılmaz. Yine bir akşam, yine aynı senaryo olur, Kazım yine rahat durmaz. Bu defa biraz daha kalıplı bir Afyon’lu vardır. Tamam hemşehrim der, haydi güreşelim. Hemen üstlerini soyunurlar, tutuşurlar güreşe. Bu Afyonlu biraz profesyonel çıkar, Kazımı evirir, çevirir, yerlerde sürter, yerden yere vurur, bayağı bir hırpaladıktan sonra da yener. Kazım birkaç gün evden çıkmaz, çıktığı günde boğazı boynu sarılıdır. N’oldu be Kazım? Be adam pehlivanmış yaa, çok fena oldum, her yerlerim ağrıya be ya… tee başlarken anladım ben onu ama başladık bir kere, cayamadım…

*****

Doyranlarda,biraz daha eskilerden, Karamustafalardan Talip dedenin kız kardeşi Hatice'nin eşi Hamil'in pehl,van diye tanındığını anlatırlardı. Yine eskilerden Hacı Hasanlar'dan Mandacı Halil'in pehlivanlık yaptığını duymuştum.


(Ölenleri saygıyla yad eder, kalanlara selamlarımı sunarım)






Comments


©2021, Hasan Parlar tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page