BEN PABUÇ AĞAYI GÖRDÜM.
- Hasan Parlar
- 8 Şub 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 12 Oca 2022
Ben pabuç ağayı gördüm. Bir göl efsanesidir Pabuç ağa. Akşehir gölünde balıkçılar tarafından anlatılan en yaygın hikayelerin baş kahramanıdır Pabuç ağa.
Yine yaz ayları ve ben 13-14 yaşları,köydeyim. Balığın bol olduğu, bir iki kilo gelen balıkların ''büyüde gel'' denilerek tekrar suya bırakıldığı zamanlar. Balıkçılık yapan köyümüzün büyükleri yatıya gidiyorlar, İki, üç gün hatta daha da fazla gölde kalıyorlardı. Yatıya tek başına gittikleri olduğu gibi genellikle iki kişi giderlerdi. Ağlara sabah ve akşam olmak üzere iki veya üç kez bakılırdı. Herkes ağlarına baktıktan sonra akşam yemeği genellikle birlikte yenirdi. Akşam yemeğinde Karakuş, ördek veya balık çorbası olurdu. Yemekten sonra demlenen çaylar içilirkende gençleri korkutmak içinde pabuç ağa hikayeleri sıkça anlatılırdı.
Gölün ak dediğimiz en derin yeri beline gelirmiş. Elleri kocamanmış, çocukları kaçırırmış gibi hikayeler anlatılırdı. Bizlerin gözlerini de korkutmak için ballandıra ballandıra anlatırlardı. Çaylar içildikten ve vakit ilerledikten sonra löküz(Lüks lambası) dediğimiz fenerler yakılırdı. Ağlar tekrar kontrol edilir toplanan balıklar torbalara konur uykuya yatılırdı.
Amcam da(Yakup Ataklı) bir Çifte tüfek vardı ve çok mu çokta ağırdı. Avcılığa da merak sarmıştım. Bunda pabuç ağanında etkisi yok değildi. Amcam beni gölde yalnız bırakırdı. Balıkları teslim etmek için köye giderdi. Ben tek başıma gölde kalır ağlara bakardım. O yaz amcamdan bana bir tüfek almasını istemiştim. Bana bir tek kırma dediğimiz tüfekten almıştı. On altılımı yoksa on sekizli mi ,on ikilimi hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey belime taktığım fişekliğin yedi gözünün ve de tüfeğin namlusunun kestirilmiş olmasıydı. Yine yatıya gittiğimiz bir gün amcam ağlara bakıyor bende kayığı elimdeki sırık dediğimiz sopa ile yönlendiriyor sabit tutmaya çalışıyordum. Amcam ağlardan yeterince balık alamayınca, ağların yerlerini değiştirelim başka yerlere tekrar atalım dedi. Ağları topladıktan sonra gölde yer aramaya başladık. Akın ortasından kıyıya doğru ağları bırakmaya başladık. Ağın birini bitiriyor bir diğerini ona bağlayarak atmaya devam ediyorduk, bitene kadar devam ettik. Ağların toplam uzunluğu ben beşyüz diyeyim siz yediyüz metre deyin. Akın ortasında üç kuyu altına kadar ağlarımızın tamamını attık.
Sabah olunca ağlara bakmaya başladık. Amcama önce o ağlara bakmamızı söylememe rağmen en son onalara bakarız eğer balık çakmaz ise toplayıp başka yere atarız dedi. Tamamına baktıktan sonra sıra o ağlara bakmaya gelmişti. Maşallahı vardı balık bol ve bereketliydi. Amcam yorulunca ağa bakmaya ben devam etmiştim. Ağın bir gece daha burada kalmasına karar verdi. Gece yine ağları kontrol ettik ve yattık. Sabah olunca amcam benim gölde kalmamı ve ağlara bakmamı istedi. Çünkü balık alıcı haftada iki veya üç günde bir geliyordu. Eğer teslim edemezsen balıklar torbada sıklışıklıktan dolayı ölüyorlardı. Amcam hem balıkları teslim edecek hemde yiyecek bir şeyler getirecekti. Amcam gittikten sonra bende ağlara bakmaya başladım. Önce değişik yerlerde parça parça olan ağlara baktım. Şimdi sıra en uzun olan ağa bakmaya gelmişti. Kontrol et çıkan balıkları al ve tekrar devam et.
İyiden iyiye de yorulmuştum ki oda ne? Kamışların arasından adamın biri bana doğru gelmiyor mu? Su desen yarı belinde veya yarı belinden biraz daha yukarıda. Birden aklıma geceleyin anlatılan pabuç ağa hikayeleri geldi. Ağı bırakıp tüfeği kaptığım gibi adama doğrultum. Pabuç ağa bana doğru geliyor mu? Geliyor...''Yaklaşma, yaklaşma yoksa vururum!''... diye avazım çıktığınca da bağırıyor muyum? Bağırıyorum....
Benim korktuğumu çok ciddi olduğumu anlamış olmalı ki ''yeğenim ben balık alacağım'' diyor. Fakat hala bana doğru da gelmeye devam ediyormu? Ediyor...Üstelikte tek başımayım. Pabuç ağayı görmüşüm bir kere yanıma yaklaştırırmıyım? Asla... Ben hala yaklaşma vururum diyordum. Sonunda baktı ki olmayacak çekip gitti.
Ertesi gün yine aynı yer ve aynı adam. Amcam kafasını kaldırdı adama baktı. Adam kayığa kadar yaklaştı. Amcam birde kayığa binmesine yardımcı oldu. Onlar bir birlerini daha önceden tanıyorlarmış. Ben nereden bilebilirdim ki. Bir taraftan sohbet ediliyor ve çaylar içiliyordu, sonunda konu bir gün önce benim yaptıklarımı anlatmaya gelidi. Adam; ''Dün senin oğlandan balık alacaktım, az kalsın beni vuracaktı'' diyor. Amcam; ''Ben yokken yanına fazla yaklaşma, gözü karadır, yapar'' diyor. Daha sonra adamı kıyıya bırakmak için hareket ettik. Motoru çalıştırmam ile kenara varmamız bir kaç dakikayı almadı. Ben nereden bileyim ki? Akın o kesimi kıyıya çok yakınmış. Kamışların hemen arkası karaymış. Adam kenara varınca bizi ayran içmeye davet etti ve içtiğim en iyi ayranlardan biriydi. Meğer benim pabuç ağa sandığım Üçkuyu'lu (Üçkuyu köyü) garip bir çobanmış. Ayran içmek için bir kaç kez balık götürdüm ve pabuç ağa olayını anlattım. Yaklaşmadan önce seslenmesini söyledim. O günden sonra yanımıza gelirken kamışların arasından bize ben geliyorum diye sesleniyordu. Nede olsa pabuç ağa korkusu onu da sarmıştı.
Mehmet Ataklı

Comentarios