top of page

BEN GİDİİM, SEN KALİİSİN...

Güncelleme tarihi: 8 Haz 2024




BEN GİDİİM, SEN KALİİSİN !!

Taşköprü köyü 1933 teki kuraklıkta ilk kurulduğu yerden kuraklık nedeniyle dağılmıştı. O zaman da göl tamamen kurumuştu. Bu dönemde İzzet’ler Üçkuyu köyüne taşındılar. Talip Dede (Parlar) ailesiyle, göçmen köyü olan Emirdağ- Toklucak köyüne taşınmışlardı. İzzet ve kardeşi Şevket, bu yıllarda Üçkuyu köyünden evlenmişlerdi. (Hatice ve Esma kardeşler). Talip Dede de büyük oğlu Salih Hocayı Toklucak ‘ta evlendirmiş ve kızı Hafize’yi de komşu göçmen köyü Topdere’ye gelin vermiştir.

Topdere küçük bir göçmen köyü, aşağı yukarı Taşköprü kadar. Kurak bozkırda çiftçilik yapıyorlardı. Hayvanlara verecek su bile 20-30m. derinlikte kuyulardan, eşeklerle dönme dolaplarla çıkarılıyordu. Topdere, Silistre göçmenleri tarafından, 1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra kurulmuştur ve konuşma tarzları Taşköprülülere göre daha incedir. Biz; gelee, gidee, geleeriz, gideriz … gibi konuşurken, Topdere’liler gelii, gidii, geliiriz,gidiiriz şeklinde konuşurlardı. (Şiveleri çocukken bize çok komik gelirdi)

İşte, Halamın oğullarından Selim yetişmiş, Askeri okul da öğrenciyken, 1968 de subaylar ayaklanması sırasında, okuldan uzaklaştırılmış öğrencilerdendir. Genç delikanlı zamanı, köyüne dönmüştü.

Gençlik var serde, tabii ki birde köyde yavuklusu var. Yaz günlerinde, hava karardığı zamanlarda, arasıra kaçamak, bahçe duvarından gizlice görüşürler.

Önceden ayarlar görüşme günlerini, yine bir görüşme zamanı Selim dayı gelir ama sevdiği kız yoktur ortalarda, sessiz sessiz volta atar sokak içinde… Sokağın bir ucundan bir ucuna gider gelir, her geçişte gözü duvardan ayrılmaz ama, bir hareket göremez.

Oysa, yavuklusunu görmeye gelen görücüler vardır o akşam.(Evlenecek çağdaki genç kızları, daha çok komşu köylerden kendi oğluna kız arayan büyüklerin görmesi için, aracılar vasıtasıyla yapılan ziyaret). Biraz geç bir saatlerde nihayet yavuklusu bir fırsatını bulur ve görüşme yerine gelir. Nerdesin? demeye kalmadan ‘’Seliim, ben gidiim, sen kaliisin’’ der…

Selim dayı durumu öğrenir, hemen orada kararını verir. Kaçalım kız der, seni kaçırayım. Anında cevabını alır.’’oluur’’… Tamam der, eve git bohçanı hazırla bir saat sonra kapıda ol…

Selim dayı hemen kankası arkadaşını bulur, beni acil Emirdağı’na götürmen lazım der, anlatır olayı ve gecenin karanlığında at arabasının tekerlek tıkırtılarından ve uzaklarda birkaç köpek havlamasından başka ses yokken ortalıkta, karartılar halinde, kalp çarpıntılarıyla ve bilinmeyene doğru köyden uzaklaşırlar…

Selim Dayı, sevdiği kızla öğleden sonra Ali (Parlar) dayısının evine Taşköprü’ye gelebilmiştir. Tüm aile merakla, hayretle ve ilgiyle karşılarlar. Kimse karşı tepki vermez, misafir ederler. Pek dışarıya duyurmayalım derler.

Köyde günlük hayat devam eder, Akşam sığır gelir, hayvanlar bağlanır, sütleri sağılır. Yaz aylarında ahırlar bunaltıcı olmasın diye hayvanlar dış avluda dışarıya bağlanır. Cümbür cemaat akşam yemeği neşe ile yenilir.

Geç saatlere kadar sohbetler edilir. Misafirlere, misafir odası verilir ve herkes odalarına çekilir…

Gecenin ilerleyen saatlerinde birden evin arkasından gümbürtüler gelir. Büyükler panik ve telaş içinde kulak kabartırlar. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ‘‘Eyvah ‘’ derler ‘’Jandarma bastı !’’… Hemen ses çıkarmadan, fısıltıyla misafirlerinin kapıyı tıklatıp ‘’ selimm, selimm… kalk hele…’’ Hemen misafirlerinin üzerlerini birer koyu renk çarşafla örtüp, iç avludan samanlığa kaçırırlar. Ali dayı, gazyağıyla çalışan el fenerini (gemici feneri) yakıp dış avluya çıkar, avlu kapısının yanında duran küreği alır eline, biraz tedirgin ‘’ kim var orda… heyyy’’…ses gelmez… yürür evin arkasına doğru… bir karartı görür, yaklaşınca… Alaca düveyi görür. ‘’Hay allah! ‘’ Hayvan bağlandığı yerden boşanmış, evin arkasında dolaşıyor.

 
 
 

Comments


©2021, Hasan Parlar tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page