BANA BİR MASAL ANLAT BABA!
- Hasan Parlar
- 11 Şub 2021
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Oca 2022
BANA BİR MASAL ANLAT BABA!
Bana bir masal anlat baba içinde bütün oyunlarım, Kurtla kuzu olsun şekerle bal
Baba bir masal anlat bana içinde denizle balıklar Yağmurla kar olsun, güneşle ay
Anlatırken tut elimi uykuya dalıp gitsem bile bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba içinde tüm sevdiklerim içinde Taşköprü(*) olsun.
Sözleri ‘’Yeni Türkü’’ grubuna ait olan bu şarkı ne güzeldir. 1987 yılında Oya-Bora ikilisinin söylediği bir şarkıydı. Tabi ki ‘’Taşköprü’’ yerinde ‘’İstanbul’’ vardı.
Eski Taşköprüyü, şimdi ki ile kıyaslamak yanlış olur. Her devir kendi insanları, teknolojisi, anlayışı, imkanları içinde değerlendirilmeli.
Çok eskilerden; Somuncu Hüseyin (Hüseyin Somuncular) muhtarken, köyde bir düğün olur. O zamanlar yaşlı büyüklerin sözü geçer, otorite onlardır. Burada büyük olarak kastedilen tabi ki erkekler. Büyükler her şeye karışırlar ve onların istediği gibi günlük hayat düzenlenir.
Düğün de kına gecesi, Halim Sağdıç kızı Ükke (Rukiye) ve Zobulardan Hilmiye abla Konyalı Türküsünü söyleyip, oynarlar. O zamanlar daha genç kızdırlar. Muhtarın eşi Fatma abla bir gün sonra kahvaltıda, Hüseyin ağaya hikaye şeklinde mi, yoksa şikayet gibi mi anlatır.
Öğleden sonra muhtar eline bir sopa alır, söylenen kişilerin sokak kapılarına gider, ‘’tak tak tak’’ kapıya vurur. Bakarlar Muhtar kapıda, eller arkaya bağlı, burnundan soluyarak, sinirli bir şekilde; ’’Çağırın bakalım şu konyalı oynayanları’’ diye bir gözdağı verir. İşte öyle masal gibi bir yaşanmışlık.
***************
Talip dedeler dokuz kardeşlerdir. En küçükleri Pipici amca Ahmet Karaoğlu’dur.
Doyranlar’da Pipici, hemen hemen her genç gibi, gençken biraz işten güçten kaytarmaya yatkın bir yapısı vardır, ailede kalabalık. Tam harman zamanı, canı işe gitmek istemez. Bir akşam ayağına bir bez bağlar, ‘’ben ayağımı burktum, çalışamayacağım’’ deyip, yatar, uyur. Büyük ağası Talip dede eve gelir, bakar Ahmet yatıyor. ‘’Ne oldu buna, erkenden yatmış’’ der.
Durumu anlatırlar, kardeşinin yapısını tanıdığından, sessizce yatağına yaklaşır, ayağındaki bezi çözer, görüntüde bir şey yoktur, bezi öbür ayağına sarar ve çıkar…
Sabah olduğunda; erkenden kahvaltıya kalkarlar, Ahmet yok. Talip aga, gider uyandırır.
Ahmet kardeşi hem anlatır, ayağım ağrıyor diye hem de bez sarılı ayağına basarken topallar gibi yapar…Talip agası kızar ’’Seni hergele seni, çabuk hazırlan çifte gidiyoruz, yatarken sağ ayağın ağrıyordu, sabah kalktın, öbür ayağına basmıyorsun…haydiii…’’
Seneler sonra; Taşköprü de Ahmet amca işine sahip çıkmış ve yoluna koymuştur Talip dede 1927’ göç geliyor, o zamanlar ellili yaşlarda, Pipici 1939’da göç ediyor. Talip dede, kardeşine Taşköprü’ye geldiğinde de bir düzen kuruncaya kadar yardım ediyor. Sorumluluklar artınca, iş başa düşünce, davranışlarda değişiyor.
Zaman geçiyor, Talip dedenin yaşlılık zamanı geliyor, işten güçten düşmüş, sadece camiye gidiyor. Yanına sohbet etmeye birilerini arıyor, senede bir de olsa kardeşi Ahmet Karaoğlu’nun yanına gidiyor. Bir kahve içeriz ve laflarız diye…
Talip Dede varıyor tabi ki mevsim yaz. Pipici amcalar da iş çok, horanta kalabalık, herkesin işi başından aşkın. ‘’Selamün aleyküm ben geldim’’ diyor Talip dede. Kardeşiyle hoşbeş, hal hatır ediyorlar. ‘’Aga sen otur, bizim biraz işimiz var’’ deyip herkes işine gidiyor… Talip dede az bekliyor, çok bekliyor, sundurmada yalnız başına oturuyor, gelen giden yok.
Dedemin ablasının oğlu, duvarın öbür tarafında Ahmet usta var, o da biraz rahatsız o sıralar, hep evde. Dedem, bahçe duvarından, alçak yerden geçip Ahmet ustanın yani motorcu Ahmet’in yanına gidiyor. Orada oyalanıp, öğle namazına oradan geçiyor.
Akşam hava kararmadan pipici amca eve geliyor, birden sabah aklına geliyor ’’Tüüh be… bu sabah agam gelmişti, biz onu unuttuk ya…’’

Комментарии