top of page

AKŞEHİR GÖLÜ TARİHÇESİ VE COĞRAFİ ÖZELİKLERİ:

Güncelleme tarihi: 6 Oca 2022

AKŞEHİR GÖLÜ TARİHÇESİ VE COĞRAFİ ÖZELİKLERİ:

Akşehir Gölü, Akşehir’in kuzeyinde bulunmaktadır. İç Anadolu’nun batısında, Sultan Dağları ile Türkmen Emir Dağları’nın güney uzantıları arasında, Akşehir ovasının kuzeyinde ki Akarçay ve Eber ovasından, güneydeki Ilgın, Güneydoğudaki Argıthanı’na kadar uzanan çukurluğun ortasında yer alır. Göl; Konya’dan 120 km Kuzeybatıda, Afyonkarahisar’dan80 km güneydoğuda olup bulunduğu çukura uygun olarak kuzeydoğu, güneybatı yönünde uzanır. Akşehir Gölünün deniz seviyesinden yüksekliği 958 metre, ortalama derinliği 2 metredir. En derin yeri Pazarkaya çiftliği civarında, 7 metre kadar ölçülmüştür(1945). Akşehir Gölü’nün büyük kısmı kamışlarla kaplıdır. Göl zemini çürümüş maddelerden ibaret koyu renkli bir çamurla kaplıdır, organik madde çokluğu nedeni ile hafif metan gazı vardır. Gölün içerisinde bulunan organik parçacıklar ve plaktonlar nedeni ile su rengi bulanıktır.

A.S.İ (Akşehir Sular İdaresi) tarafından göl suyunun kimyasal analizi yapılmış ve göl de bulunan suyun içmeye ve kullanmaya elverişli olmadığı raporu tutulmuştur. Gölün taştığı alçak sahalarda, saha alanlarında bitkilerin kuruduğu tespit edilmiştir. Bu durum göl havzasının kapalı olduğundan, suyun tuz ve diğer alkali klorürlü–sülfatlı maddelerce zenginleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır

A.S.İ tarafında tutulan rapora rağmen göl yöresinde kimi balıkçılar, suyun içilebildiği, bazı bölgelerinin tamamıyla tatlı su olduğunu, 1945 yılında bölgeyi analiz eden Ferruh Sanır’a anlatmıştır. Ferruh Sanır’da Sultan Dağları’ndan Sakarya’ya adlı eserinde bu konuya yer vermiştir. Bizim yaptığımız araştırmalarda, Akşehir Gölü kuramadan önce balıkçılıkla geçimini sağlayan Hüseyin Sevim’den aldığımız bilgi doğrultusunda, göl suyunun tuzdan arınmış olduğu ve birçok yerinden de su içilebildiği öğrenilmiştir.


AKŞEHİR GÖLÜNÜN MEYDANA GELİŞİ

Alp tektonik hareketlerin yol açtığı faylanma hareketlerinin sonunda depresyon sahaları oluşmuştur. Sultan Dağları’nın batı, kuzey ve kuzey doğu, Emir Dağlar’ının güney ve güney batı kesimlerini sınırlayan faylar boyunca çökerek Akşehir, Eber ve Karamık gölleri meydana gelmiştir.


TARİHTE AKŞEHİR GÖLÜ

Tarih boyunca Akşehir Gölü stratejik öneme sahip olmuştur. Bu öneme sahip olmasının asıl nedeni, “kral yolu, ipek yolu” gibi adlarla anılan ticaret yolu üzerinde bulunmasıdır. Aynı zamanda Sultan Dağları’ndan akan derelerin gölü beslemesi ve bölgenin gerek yer altı sularının zenginliği gerekse de yer üstü sularının zengin ve kullanılabilir olmasından dolayı, bölge birçok medeniyetin yurdu olmuştur. Bunun en güzel örneklerinden biri M.S. 2 yy Roma dönemine ait bir balıkçı ailesinin mezar taşından anlıyoruz. Mezar taşındaki resimde, balıkçı gölde kayığı üzerinde kürek çekerken, zıpkını ile balık avladığı resmedilmiştir. Bu mezar taşı bugün Akşehir’in Mahallesi haline gelen Ortaköy’de bulunmuştur. Resmedilen mezar taşında ise, “Yulya Donma, çok sevdiği balıkçı kocasının hatırasına bu mezar taşını yaptırdı” yazmaktadır. Bugün, bulunan bu mezar taşı çalınmıştır. Mezar taşının fotoğrafı, Turizm ve Kültür Bakanlığının internet sayfasında kayıp eserler bölümünde yer almaktadır.

Akşehir Gölü tarihte çeşitli isimlerle de anılmıştır. Bizans tarihçisi Anna Comnena’nin Alexia adlı eserinde, “Kırk Şehitler Gölü demiştir”. Fransız tarihçi Charles Texier ise Akşehir Gölü’ne,“Qurante Martyres” yani “Kırk Âşıklar Gölü” demiştir. Bir Hristiyan efsanesinde, Anadolu’nun ilk kiliselerden biri Amoriom,bugünkü Emirdağ, şehrindedir. 845 yılında yapılan Arap akınlarının birinde Amoriom şehir kuşatılıp alınır. Bu şehirde bulunan 40 papazın, Akşehir Gölü yakınlarında öldürülmesi üzerine, Bizanslı tarihçi Anna Comnena bu olaya atıfta bulunarak Akşehir Gölü’ne ‘’40 Şehitler Gölü’’ demiştir.


TOLLOY KONTU AKŞEHİR GÖLÜNDE İYİLEŞTİ

Birinci Haçlı seferlerinde, Akşehir’e gelen Haçlılar çöl gibi yerlerden kurtulmuş sulak bir yere gelmişlerdi. Haçlı ordusu Akşehir Gölü civarında konakladı. Bu gölden kana kana su içtiler. Etrafta bulunan bazı Rum köylüleri ile dostluk kurdular. Köylüler, Haçlılara zahire ve erzak getirdiler, kendilerine rehberlik ettiler. Bazı yerli Hristiyanlar haçlıları bir kurtarıcı olarak karşılıyorlardı. Haçlılar Akşehir’de iken Tolloy Kontu Raymond tehlikeli bir hastalığa tutuldu. Bu ağır hastayı Akşehir Gölü kenarına götürüp boylu boyunca yatırdılar. Ölüyor zannı ile papazlar kendilerine ayin yaptılar. Akşehir Gölü’nden ılgıt ılgıt esen nemli yel hastaya iyi geldi. Bu arada bir papaz dua ederken hasta şifa buldu, bu dirilmeyi papazın kerametine atfettiler.


GÖLÇAYIR’IN İLK YERLEŞKESİ SU ALTINDA KALDI;

Akşehir Gölü’nün oluşumu, tarihçesi ve göl su seviyeleri baz alındığında çeşitli tarih ve yıllarda Akşehir Gölü’nün tamamen kuruduğu yada sularının taştığı gözlemlenmektedir. Elde edilen bilgi kaynaklarında Akşehir Gölü’nün 1932-35 yılları arasında tamamen kuruduğu ifade edilmiştir. Yine göl sularının 1965-1970’liyıllarda su baskını yaptığı bilinmektedir. 1965-1970 yıllarda su baskını neticesinde Akşehir Gölü’nü besleyen derelerin su debilerinin yükseldiği gözlemlenmiştir. O dönemin tanıklarından olan ve hâlen Gölçayır’da yaşayan eski göl insanlarından Hüseyin Sevim, yaptığımız sözlü ve görsel mülakatta, bize şunları söylemiştir:

“O yıllarda yağışlar çok bol oldu, dereler çağladı, bu sebeple de Akşehir Gölü su taşkını yaptı, bugün atıl vaziyette bulunan Gölçayır tren istasyonuna kadar sular yükseldi, tarlalarımız göl suyu altında kaldı.”

Bu bilgi verileri üzerine, gerek Gölçayır’da yaşayan vatandaşların anlatımı, gerekse de gölün doğal yapısı nedeniyle, Akşehir Gölü’nün çeşitli zamanlarda kuruduğu ya da su baskınlarına neden olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli tarihi kaynaklarda, Gölçayır’da bir kalenin olduğu yazılmaktadır. Bu kale Fatih Sultan Mehmed’in, Karamanoğlu Beyliği üzerine yaptığı sefer sırasında, bölgedeki Akşehirve Nadir kaleleriyle birlikte yıkılmıştır.

Yaptığımız incelemelerde, bugün tapu kayıtlarında Höyük yeri olarak belirtilen, halk arasında da “yüğyeri” olarak bilinen alanda yaptığımız incelemelerde, büyük biçimli taş kütlelerinin yüzeye çıkması, höyük çevresinde büyük taşların, hatta bazı duvar kalıntılarının gün yüzüne çıkması, bizi Gölçayır’ın ilk yerleşim yerinin burası olduğu ve ilk kalenin de burada bulunduğu düşüncesine sevk etmiştir. Öyle ki kalelerin kuruluş mahiyetleri incelendiğinde, Dağ sırtlarına yada deniz ve Göl kenarlarına kurulduğu, bu tercihin düşman ordularının doğal fiziki şartlara bağlı kalarak zorlanması düşüncesi bizim sunduğumuz veriyi kuvvetli hale getirmektedir. Bu bilgilere dayanarak ilk kalenin Akşehir Gölü’ne çok yakın bir alan olan ve günümüzde Hüyük yeri olarak tapu kayıtlarına gecen alana kurulduğu, daha sonra da su baskınları nedeni ile yerleşkenin bugün Gölçayır’ın kurulduğu höyüğün etrafına gelindiği belirtilebilir. Bugün Toka Höyüğü olarak adlandırılan alan Konya Kültür Tabiat Bölge Kurulu’nun aldığı 2952 Sayılı koruma kararı ile 16.03.2009 tarihinde koruma altına alınmıştır. Bu konuyla ilgili verdiğimiz bilgiler Toka höyüğü üzerinde yapılacak arkeolojik kazılar neticesinde netleşecek ve gün yüzüne çıkacaktır.


SARI SALTUK AKŞEHİR GÖLÜNDE:

Sarı Saltuk ve Akşehir Gölü bağlantısını anlatmadan önce Sarı Saltuk’un kim olduğunu bilmek ve anlamak önem arz etmektedir. Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli’nin fethi esnasında kahramanlığı ile yaşarken efsane olmuş Türk kahramanlarındandır. Tarihi kaynaklarda Sarı Saltuk ile ilgili bilgiler çelişkili ve Sarı Saltuk’un hayatını ortaya koyacak nitelikte değildir. Sarı Saltuk ile ilgili en önemli kaynak Sarı Saltuk’u konu edinen Saltukname adlı eserdir. Saltuk-nameye göre gerçek adı Şerif Hızır’dır. Kendisi bir destan kahramanlarında bulunması gereken tüm özeliklere sahiptir. Son derece güçlüdür ve yüreğinde korkuya yer yoktur. Tek başına düşman kalelerini fethetmektedir. Kahraman özelikleri dışında Sarı Saltuk’un olağan güçlere sahip olduğu Saltukname’de anlatılmaktadır. Çok uzaklarda aleyhine konuşulanları duymakta, oturduğu yerden bir kılıç darbesi ile başka memleketlerdeki düşmanları öldürebilmekteymiş. Sarı Saltuk’un Akşehir Gölü ile ilişkisine geldiğimiz de Saltukname’de şunlar yazmaktadır:

“Andan dahi veda idüp azm-i Seyyid Mahmud-i Hayran idüp gitti. Ahir katına geldi. Mahmud, Şerifi görecek aklı başına gelüp Şerif birle musahabet ittiler. Andan Şerif Mahmud’dan dest-i tövbe idüp kısvet-i çar-terk çar-yar adına giydi. Mahmud giru Şerif’e eyitti:” “var yüri gazada ol, sana feth andadur” didi. Dahi Şerif anda ol Akşehr’ün gölüne dua itti, balıkları çoğaldı. Ve ağzı yarın içine bıraktı. Tatlı oldu suyı şor iken (1988-46)

Günümüz Türkçesi ile;“Seyyid Mahmud Hayran’ın yanına geldi. Mahmud, Sarı Saltuk’u görünce aklı başına geldi. Sohbet ettiler. O anda Sarı Saltuk, Mahmud’tan tövbe ile temizlendikten sonra, Allah’ı terk etme giysisini çıkarıp, Allah’ı sevgili tutma giysisini giydi. Daha sonra Mahmud, Sarı Saltuk’a dedi ki “yürü git, din için savaş, sana fetih görünmektedir”. O an da Sarı Saltuk, ,Akşehir Gölü’ne gitti, dua etti, balıklar çoğaldı. Tükürüğünü uçurumdan aşağıya bıraktı, gölün suyu acı iken tatlı oldu”


AKŞEHİR GÖLÜ VE NASREDDİN HOCA:

Nasrettin Hoca1208 yılında Eskişehir’in ilçesi Sivrihisar’a bağlı Hortu köyünde doğmuştur. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, Annesi aynı köyden Sıdıka Hatun’dur. Önce Sivrihisar’da medrese öğrenimi görmüş, babasının ölümü üzerine Hortu’ya dönerek köy imamı olmuştur.

Nasreddin Hoca 1237 yılında Akşehir’e yerleşmiştir. Bir söylentiye göre medresede ders okutmuş, kadılık görevinde bulunmuştur. Bilge kişiliği, dini ilmi ve fıkraları ile ün kazanmıştır. Akşehir Gölü ile de bilindik fıkrası “Ya Tutarsa” uzun yıllardan bu yana anlatılmaktadır. İşte bu fıkra:


YA TUTARSA:

“Günlerden bir gün Nasrettin Hoca eline yoğurt bakracını alıp göle doğru yola koyulmuştur. Gölün etrafında çalışan köylüler,hocaya dikkat kesilmişler. Hoca başlamış elinde kaşık, yoğurdu göle çalmaya… Köylüler şaşkınlıkla hocayı izlerken, içlerinden biri Hoca’nın yanına varmış:

- Hayırdır hocam? Ne yapıyorsun böyle, diye sormuş.

- Göle yoğurt çalıyorum, demiş.

- İlahi hocam, hiç göl maya tutar mı, deyince hoca:

- Ya tutarsa, demiş…

Düzenli olarak kutlanan (5-10 Temmuz) Nasreddin Hoca’yı anma etkinliklerinde, temsili Nasreddin Hoca 6 Temmuz günü göle maya çalar. Bu etkinlik zaman zaman Gölçayır ’da gerçekleştirilmiştir. Göle maya çalma etkinliğinde, katılımcı halka yönelik, halk oyunları da oynanır.


AKŞEHİR GÖLÜ VE DON KAZAKLARI:

1800’lu yıllarda Akşehir gölü yakınlarına göç eden Don Kazakları gölde balıkçılık yaparak geçimlerini sağlamışlardır.

Akşehir Gölü’nde avcılık yapan bu halk, bölgede yaşayan vatandaşlara balık avcılığını ve kayık yapımını öğretmiştir. İlk kazaklar 1882 yılında Romanya’dan göç ederek, bugün Tuzlukçu ilçesine bağlı bir mahalle olan Gürsu, eski adı ile Kazakköye’ne yerleşmişlerdir. Bu yerleşimle ilgili olarak Konya salnamelerinde 1882 yılında Akşehir Gölü kenarına iskân edildiği, iskân edildikleri yere Kazakköy adının verildiği kayıt edilmiştir.

. Don Kazakları 80 yıl hem Akşehir Gölü yakınlarındaki Gürsu mahallesinde, hem de Manyas Gölü kenarlarında yaşadılar. 1962 yılında bazıları Rusya’nın Don bölgesine tekrar göç ettiler. Gürsu’da yaşayan Kazak halkı ise Amerika’ya göçmüşlerdir. Dinî inançları, gelenek ve görenekleri yaşadıkları bölge halkından çok farklı olmasına rağmen Don Kazakları, bölgedeki insanlarla barış içerisinde olmuşlardır.


DON KAZAKLARI VE GÖLÇAYIRLILAR:

Don Kazaklarının, balık tutma ve balıkçılık üzerine bölge halkından daha ileri seviyede av yaptıkları, bölgede ilk kez pinter ile balık avladıkları, Prof Z.F Fındıkoğlu’nun yazdığı Türkiye’de İslav Muhacirleri 14. Konferans makalesinde açıkça belirtiliyor. Gölçayır köyü ise 1940’lı yılların sonlarına doğru Don Kazakları ile tanışmıştır

Kazaklar ile tanışılmadan önce Gölçayır’da yaşayan vatandaşlar balık ticaretinden ziyade, temel ihtiyaçlarını gidermek için Akşehir Gölü’nden balık avlamışlardır. Günün tanıklarından 1940 doğumlu ve Gölçayır da ikamet eden Asım Aka, Don Kazaklarını ve onların balıkçılığını şöyle anlattı:

“O dönemlerde Babam Haşim Aka’nın marangozhanesi vardı. Köyümüze kazaklar gelirdi. Babam çoğu zaman Kazaklara düztaban kayıklar çakardı. Bende babama yardım ederdim. Bu dönemde bizim köylülerde azda olsa balıkçılık yapardı. Lakin Kazak halkından nasıl balıkçılık yapılacağı ve çok miktarda nasıl balık tutulacağını öğrendik. Bizler geçimimizi o yıllarda evlerimizin arkasına diktiğimiz mısırdan ve marangozhane gelirleri ile sağlardık. Kazaklar bize pinter ile balık avlanmasını öğretti. Bu bölgede Kazaklar uzun yıllar balık avı, balık ticareti ile uğraştı. Çoğu zaman gölde, köyde Kazaklar ile karşılaştık. Kendilerinin dinî inanışları bizden farklıydı. Giyim kuşam olarak bizlerden farklı ve kalın giyerler, uzun sakal bırakırlardı. Köyümüzde birkaç kez sıtmaya yakalananlar oldu. Kazaklar sıtmaya yakalanmazdı. Daha sonra da bölgeyi terk ederek gittiler. Bizler birçok avlanma türünü onlardan öğrendik. Uzun yıllar köyümüzde balıkçılık geçim kaynağı oldu. Özellikle Aşağı Mahalle’de herkesin evinin önünde kayıkları vardı”.


AKŞEHİR GÖL’ÜN BALIKLARI VE KUŞLARI;

Akşehir Gölü bir dönem bölgede yaşayan birçok vatandaşın geçim kaynağı olmuştur. Gölçayır’da yaşayan ve göl kurumadan önce geçimlerini gölden tuttukları balığı satarak idame ettiren Dursun Çavuş Türk, Asım Aka ve Mustafa Sevim’e göre gölde iki tür balık vardır. Sazan balığı ve Turna balığı (yılan balık). Ayrıca bir dönem gölde tatlı su kereviti de avlanmıştır. 1999 yılından sonra gölün büyük bir bölümünün kuruması ile artık Akşehir Gölü’nde balık bulunmamaktadır. Eskiden 20 köy balıkçılık ile geçinirken, gölde yaklaşık 650 tekne ve kayık çalışmıştır.1975-1990 yılları arasında yıllık tutulan balık miktarı 480 tona ulaşmıştır. Balıkçılık 1990 yılından sonrada çökmeye başlamıştır.

Akşehir Gölü kuş varlığı açısından da oldukça önemlidir. Göçmen kuşların geçiş bölgesinde yer almaktadır.1969 yılında yapılan kuş sayımında 200.000 geçkin kuş sayılmıştır. 1971’de sayılan kuş sayımına göre Akşehir Gölü’nde 37.721 su kuşu sayılmıştır. 2008 ve sonrası yapılan kuş sayımlarında ise, kuş sayısının 1000 den fazla olmadığı tespit edilmiştir. Sultünde, alacabalıkçıl, erguvani, çeltikçi ve kaşıkçı balıkçıl kuşlarının yanı sıra; pasbaş, patka, gülen, sumru, büyük cılıbıt, akbalıkçıl, kaz ve ördek türlerinde kuşlar bulunmakta idi.



AKŞEHİR GÖLÜ’NÜN KURUDUĞU YILLAR VE KURUMANIN SEBEPLERİ: 1838-1845 yılları ve 1869-1875 yılları arasında Konya havzası büyük kuraklıklarında, 1933-1935 yıllarında kurumuştu.

1949 da taşmış, 1969 da yine taşıyor. Yine 2007' li yıllarda yine kurudu.

Akşehir Gölü’nün su seviyesi değişkendir. Yağış miktarları ve derelerden akan suların azalıp çoğalmasıyla, gölün seviyesi doğru orantılı bir şekilde düşüp yükselmektedir. Gölçayır köyü yaşlılarına göre, göl ilk kez 1932 ve 1935 yıllarında tamamen kurumuş, Gölçayır–Ortaköy arasında, vatandaşlar kuruyan göl havzasından atlı arabalarla gidip gelmiştir.

Ferruh Sanır bu konuya, “Sultan Dağları’ndan Sakarya’ya” adlı eserinde, göl havzasının 92 km’ye düştüğünü belirtmiştir. Akşehir Gölü’nün maksimum alanı 1969’da 35.300 hektarken, 1993’te 17.700 hektara düşmüştür. 1986-1993 yılları arasında gölün su seviyesi 3.85 metreye kadar inmiştir. 2008 yılında ise göl tamamen kurumuş, 2009 yılında da yağışların artması nedeniyle 30 km’ye inmiş, 2010 yılında ise yağışların etkisiyle 80km’ye çıkmıştır. Gölün kurumasının en başlıca sebebi yağışların azlığı, gölü besleyen dereler üzerine barajların kurulması, yer altı sularının bilinçsiz kullanılması olarak belirlenmiştir.


. 1987 YILINDA DÜŞEN ASKERİ UÇAK;

Akşehir Gölü’ne 6 Temmuz 1987 yılında bir askerî uçak düşmüştür. O günün görgü tanığı Gölçayırlı Asım Aka, uçak pilotu, teğmen Taner Birkat’ı kurtarmıştır. Günün tanığı Asım Aka olay gününü şu şekilde anlattı:

“1987 yılının 6 Temmuz günüydü. Gölde kayığımla balık avlamaktaydım, Gökyüzündeki iki adet savaş uçağından birinin, irtifa kaybedip düştüğünü gördüm. Pilot fırlatma koltuğu sayesinde uçaktan kurtulup göle düştü. Hemen kayıkla uçaktan düştüğü bölgeye giderek pilotu aramaya başladım. Sonunda pilotu bularak kayığıma çıkardım. Hemen şekerli su içirdim. Paraşütünün tam açılmaması nedeni ile göle sert düşmüştü ve vücudunda simsiyah izler vardı. Daha sonra karaya çıkartarak askeri yetkililerin gelmesini bekledik. Teğmen Taner ile uzun yıllar görüşmeye devam ettik. Hâlen de görüşüyoruz. Şuan kendisi Türk Hava Yollarında pilot olarak çalışmaya devam ediyor.”



-DÜNDEN BUGÜNE YAHSİYAN' -" MEHMET KOÇ DURSUN SOLMAZ '’ADLI ESERDEN ALINMIŞTIR.

KAYNAKÇALAR:

Gazi Üniversitesi Lisans Tezi 1994 - Figen Kuşçu,Sultan Dağlar’ından Sakarya’ya ve Akşehir - Ferruh Sanır Ulus Basım Evi 1944,Akşehir Tarihi- İbrahim Hakkı Konyalı,Akşehir Tarihi- Dr Muharrem Bayar,Don Kazakları Timaş Yayınları 2004- Servet Somuncuoğlu,Marmara Coğrafya Dergisi sayı 28. Temmuz -2013, S.246-275Akşehir Gölünde Alansal Değişimlerin Uzaktan Algılama Teknikleri ile Belirlenmesi- Yrd. Doç. Dr. Muhammed Bahadır.Türkiye’de İslav Muhacirleri-Prof. Z.F Fındıkoğlu,Akşehir Postası 10.02.2012Kaynak Resim: Atila Memiş, Hüseyin Sevim, AsımAka, Akşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, Akşehir postası YARARLANILAN İNTERNET SİTELERİ: http://www.xn--trkiyesulakalanlar-m6b19h.com/, http://www.xn--trkdiliedebiyat-zvb92g.org/Kaynakça kişiler: AsımAka, Hüseyin Sevim, Dursun Çavuş Türk, Özgür Kapçı


 
 
 

Comments


©2021, Hasan Parlar tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page